Genellikle çok konuşan insan sevilmez. Bu bilindiği halde bazı insanlar var ki bu huylarından vaz geçmezler. Hele sadece kendisi konuşup, dinleyicisinin konuşmasına izin vermeyen tipler var ki dostlardan uzak. Bu tip insanların cemaatinde senin sadece dinleme hakkın vardır. Olur ya konuşmak ister, sohbete katılmak istersin, yo öyle bir lüksün yok. Sadece o konuşur sen dinlemek zorundasın. Boşuna yorulma, Konuşsan da dinlemez, lafın bir yerinde sözünü keser, sen tekrar dinleyici durumuna düşer ve saatlerce emme tulumba gibi kafanı sallarsın… Allah'ım ne suç işledim de bana bu cefayı reva gördün, ne olursun beni kurtar dersiniz ama yok, öyle kolay değil. Nezaketinizden İzin istemek için lafı bitirmesini beklersiniz ama ne gezer, onda lafın sonu gelmez.
Üstelik her konuda olduğu gibi, bu konuda da çok konuşmanın iyi bir huy olmadığını yine en çok onlar nutuk atarlar ama yine de bildiklerini okurlar.
Bu tür her konuda fikir sahibidir, bilmedikleri bir şey yoktur(!) Kendilerini dünyanın merkezine koyarlar. Her şeyin doğrusunu onlar bilir. Hani olur da sizde bir konuda fikir ileri sürme hadsizliğin de(!) bulunur ve söze müdahil olmak istersiniz ya nafile, etrafa tükürükler saçarak nutuk atmaya başlamış, kendinden başka hiç kimsenin konuşma hakkı olmadığına inanmış, cengaverimiz aç kaplan gibi üzerinize atlar ve konuşmanıza izin vermez. Artık ortam çekilmez bir hal alır. Kalkmak istersiniz ama otomatiğe alan çok saygın “abimiz” ara vermediği için izin isteyip orayı terk etme fırsatınız da yoktur.
Naçar kalır, sıkıcı laf girdabından kurtulmak için şu numaraya baş vura bilirsiniz: telefonunuz çalıyor bahanesiyle yan odaya geçer, oradan da görünmeden sıvışa bilirsiniz yada “Söz gümüşse, Sukut altındır” Deyip o bütün laf kalabalığını sineye çeker ve Mevlana'nın şu sözlerine sığına bilirsiniz:
“suskunluğum asaletimdendir. Her lafa söylenecek bir lafım vardır. Lakin bir lafa bakarım, laf mı diye birde söyleyene bakarım, adam mı diye” tabi ancak içinizden söyleyebilirsiniz. Çünkü fırsat bulup konuşma sırasını almanız mümkün değil. Aslında kendi payıma böyle sıkıntılı bir duruma düşmemek için söz konusu muhteremlerin bulunduğu ortamlardan uzak dururum.
Kürt siyasi çevrelerinde çok sık rastladığımız bu abilere fırsat bulmuşken naçizane bir kaç lafım var. Pek dinleme huyları yok ama ben yine de söyleyeyim:
Beyler, “insan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşur” bu nedenle lütfen az konuşun ve çok düşünün. Çene çalıştıracağınıza beyninizi çalıştırın. Eskiler boşuna dememişler: “çok bilenler konuşmaz çok konuşanlar bilmez” akıllı, bilgin insan bin düşünüp bir söyleyendir. “Dolu başaklar gibi başı öne eğilendir” Horoz gibi diklenmez, tevazu sahibidir, alçak gönüllüdür. Lafazanlık yapmaz, az konuşur ama doğru, yerinde ve dolu konuşur.
Pek dinleme alışkanlığı olmayan bu “abilere” yine de şu küçük hikayeyi iyi dinleyin derim.
Büyük yunan filozofu Sokrat’a insanın akıl seviyesini nasıl anlarsınız? Diye sormuşlar. Filozof: Konuşmasından...diye cevap vermiş. Peki bu adam hiç konuşmuyorsa, nasıl anlarız? Filozof gülümseyerek şöyle cevap vermiş:
“ o kadar akıllı insan var mı?”
Bir Japon atasözü de şöyle söyler:
Senin değilse alma.
Bir Türk atasözü de şöyle söyler:
Çok söyleyen çok yanılır.
Dilerim anlata bilmişiz ve zatı şahaneleri anlamışlardır. Eğer anlaşılmadıysa son olarak şöyle söyleyeyim:
“Boş bidon çok ses çıkartır.” Beyler, Bidonu doldurun da fazla ses çıkartmasın. Gürültü kirliliği yapmayın, sağlığınıza zarar verir.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilYarası olan gocunur😃
YanıtlaSil