"Boyrooooon…
Aile yerimiz Vardir"
Sanırım Diyarbakır çarşı ve sokaklarında yürürken, aniden kulağın dibinde bu iğrenç çığlığı duymayan yoktur.
Bu sesi her işittiğimde 1970-75’lerde şehirlerarası otobüs terminallerindeki simsarlar aklıma gelir.
O zamanlar şehirlerarası otobüs terminallerinde her firmanın simsarları
vardı. Terminalin girişinde bekler, ellerinde iri taneli tespihleri şakırdata
şakırdata, külhanbeyi varı tavırlarla ”Mardin… Adana.. Adana... Ankara” Diye
bağırır, gelen yolcuların yolunu keser, “arabamız hazır, hemen hareket” diyerek
valizlerini çekiştirir, adeta zorla mensubu olduğu firmaya götürüp bilet
kestirirlerdi. Tabi bu davranışları sık sık çekişme ve kavgalara neden olurdu.
Zamanla şehirler değişti, simsarlar da değişti. Yer yer
müşteri kapma yarışları devam etse de daha makul ve medeni kurallar dâhilinde olmaktadır.
Gel gör ki 40-50 yıl önceki bu medeni şehir yaşamına
uymayan davranışlar terminal veya otogarlara değil, Diyarbakır'ın cadde ve sokaklarına geri geldi. Bu gün, Diyarbakır'ın hemen
her sokak veya caddesinde, özellikle de Ofis semtinde
döner tezgahların, lokantaların önünde aynı kaba saba simsar varı
davranışlar sergilenmekte, büyük bir ses ve görüntü kirliliği yaratılmaktadır.
Şehrin en işlek caddesi olan Ekinciler caddesine yolu düşen
herkes bilir; Önce üzerinde kirli önlükleriyle birkaç ızbandut tarafından
“Booooyroooon” diyerek yolları kesilir. Adeta zorla döner salonuna sokulmaya
çalışılır. Eğer bayan varsa bu sefer biraz kibarlaşmaya çalışarak “Biiiiirinnnn
efeem, aile yerimiiiz vardiir?” diyerek davet etmekten çok taciz edilir.
Üstelik bu tacizden kaçışınız da yoktur.
Çünkü esnaf tezgahını neredeyse kaldırımın orta
yerine kadar çekmiş. Kaldırımın geri kalan yarısı kirli önlüklü
ızbandutlar(!) tarafından tutulmuş. Her türlü akrobatik yeteneğinizi
gösterip, ızbandut'un elinden kurtulup, kaldırımın
bitiminde bulunan yaya geçidine yöneldiğinizde bu sefer bir başka
ızbandudun park ettiği arabasına tosluyorsunuz. Yaya ve özürlü vatandaşa
bırakılan bölüm, özürlü vatandaş için ayrılan eğim ve sarı şerit dâhil, sokak
ve caddeleri babasının çiftliği sanan yaratıkların doğal park alanı
haline gelmiş. Anlayacağınız buraya yolunuz düşmüşse eğer, en kolay yol, hiçbir
hijyen kurala uymayan, pis, yağ ve et kokan döner salona girmenizdir. Ama yok
midem almaz derseniz, o zaman iyi bir akrobasi yeteneği gösterip, bir geçiş
bulmanız lazım. Mesela hızla gelen bir arabanın altında kalma riskini göze
alıp, ana caddeye ine bilirsiniz. Onlarca kızgın şoförün küfür ve uzun
uzun çalınan kornalar eşliğinde karşı kaldırıma geçmeniz mümkün. Ama
sevinmeyin, benzer akrobatik yeteneği orada da göstermeniz gerekecektir.
Kuşkusuz sadece Ekinciler Caddesi değil, istisnasız
Diyarbakır'ın hemen bütün kaldırımlarının hali beş aşağı beş yukarı aynıdır;
Döner tezgahların, sigara satıcılarının, yüzlerce farklı seyyar satıcı ve
dilencinin işgali altındadır. Kısacası kaldırımlarda sıradan yayanın dışında
herkese ve her şeye yer var.
Diyarbakır kaldırımlarında yer bulan bir kesim daha var;
Bunlar genellikle yolunu şaşıranlar dır… Diğer bir ifadeyle, kaldırımı yayla
sanan ve 3-4 kişilik gruplar halinde, hatta bazen daha fazla sayıda, kol kola
kenetlenip kaldırımın, esnaf tezgahlarından yada seyyar satıcıların işgalinden
geri kalan kısmını “tapulayanlardır.
Çoğunlukla kız kıza ya da erkek erkeğe kol kola girer ve hiç kimseye yol
vermezler. Bunlar için söyleyeceğim tek şey, Allah zavallı kulunu bunlarla
karşı karşıya getirmesin ve hışımlarından korusun.
Belki biraz mübalağa gibi görüne bilir, belki bu satırlarda
değerli dostum, yazar, Şeyhmus Diken'nin satırlarındaki Amed'î görmeye
bilirsiniz ama “güzel” Amed sokaklarının hali bu. Hatta mütemadiyen sağa
sola tüküren, sümküren, hiç sakınmadan, gürültüyle boğazını
temizleyenleri, izmaritlerini yere fırlatanları, balkon ve pencerelerden gün
boyu halı silkeleyenleri, çöp atanları, refüjlere ekilen çiçekleri basıp basıp
geçenleri saymıyorum bile. Acı ama gerçek.
Biliyorum, bu yazı bazı Diyarbakır sevdalıların hoşuna
gitmeyecek ama eminim onlarda bu durumdan hoşnut değillerdir.
Her ne hikmetse Kayyum öncesi belediyelerimiz, modern
şehircilik anlayışına uymayan bu tür uygulama ve davranışları engellemek için
en ufak bir müdahalede bulunmadılar. Seçim arifesinde Diyarbakır’ın hemen her
semtinde mantar gibi biten gecekondulara, kaçak inşaatlara müdahale etmediği
gibi… Sormak lazım; Yeri geldiğinde ”Amed sevdamız” diye nutuklar
attığımız, tarihiyle, kültürüyle övündüğümüz, payitaht kabul ettiğiniz
Diyarbakır’a bu çirkinlik yakışıyor mu?
Bu gün
güzelim Diyarbekir, halkın iradesini hiçe sayarak. belediyeleri işgal eden
hükumetin atadığı bir “babayiğit” kayyumun insafına terk edilmiş durumda. Yaklaşık
bir yıldır kayyum yönetiminde bulunan Diyarbakır’da modern belediyecilik
alanında gözle görülür bir hizmet görülmemiştir. Sadece bol bol şişinip, reklam
tabelalarını “Diyarbakır'a Hizmet etmekten gurur duyuyoruz” gibi içi boş
sloganlarla süslemekle meşguldür.
Kayyum
beyefendi için söyleyeceğimiz tek şey; milyonlarca insanın iradesini hiçe sayıp
işgal ettiğin bir makamla nasıl gurur duyulur? Doğrusu anlamış değiliz. Tam
tersine utanılması gereken bir durum değil mi?
Amed 22. 04. 2014
Yorumlar
Yorum Gönder