Ana içeriğe atla

ARKADAŞLARI NECMETTİN BÜYÜKKAYA’YI ANLATIYOR- 2 (Nezirê Cibo)

asında tanımayan yok dersek sanırım abartmış sayılmayız.



Kürt çoğrafyasında Necmettin Büyükkaya'yı nam-ı diğer Neco'yu tanımıyan yoktur desek yeridir.

Özgürlük uğruna toprağa düşmüş binlerce, on binlerce Kürt evladından biridir. Geçen ölüm yıl dönümünde Kürtçe olarak “Arkadaşları Necmettin Büyükkaya’yı anlatıyor” başlıklı bir dosya hazırlamıştık. Bu yıl onu anmak için ne yapalım diye düşünürken Dr. İsfendiyar Eyyuboğlu’nun hazırladığı bir günlük elimize geçti. Günlük Türkçe yazılmış. 5’ Nolu Zindanında direnişi ve Necmettin’i anlatıyor. Çok duygulu ve akıcı bir dille kaleme alınmış. Kürtçeye çevrilmesi durumunda o akıcı anlatımı verememe endişesiyle Kürtçeye çevirmekten vazgeçtik ve Türkçe olarak yayınlamaya karar verdik.

Eyüboğlu Diyarbekir 5’ Nolu zindanında Necmettin’le aynı koğuşlarda, aynı hücrelerde uzun süre beraber kalmış, Türk Gestaposuna karşı omuz omuza, birlikte mücadele vermiş ve bu sürede çok iyi bir arkadaşlık kurmuşlardır. İkisi de 5’ Nolu Zindanında cehennemi uygulamalara karşı başlatılan 5 Eylül 1983 ve 23-24 Ocak 1984 direnişlerini örgütleyen ve yönlendirenlerin başında gelirler. İsfendiyar TKP davasından, Necmettin KİP davasından yargılanıyor. Ama bu onların çok iyi iki dost olmalarına engel değildir. Neco’nun ölüme gittiği gün yine birlikteler. Beraber işkenceye alınırlar, beraber hastaneye kaldırılırlar ve Neco hayata veda ederken İsfendiyar’ın yanıbaşındaki yatakta dır.

İsfendiyar’ın Neco’yu anlatan günlüğü şu duygulu paragrafla başlıyor;

“Vahşettin dayanılmaz ağırlığı altında, ölümün kıyısında, cesur delikanlılığıyla karşıdan ölüme meydan okuyarak, tahliyesini hesaplayıp bitirilmemiş işlerini planlarken, tavizsiz yaşacağız diye umut ederken ve gözlerinin içi gülerek yaşama sarılmışken; apansız öldürülüşüne tanık oldum! Yarım kalan işlerini anlatmak isterim. Kısa süren hayatının yoğun yaşanmışlığını övmek isterim”

Doğrusu biz devamını okuyunca oldukça duygulandık hatta zaman zaman gözyaşlarımızı tutamadık diye bilirim. Günlüğü okuyunca sanırım bize hak vereceksiniz. İleriki günlerde Dr. İsfendiyar Eyyuboğlu’nun yazdıklarını siz değerli okuyucularımıza sunacağız.

24 Ocak Neco’nun aramızdan ayrılışının yıl dönümüdür. Gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında çeşitli etkinliklerle anılıyor. Bu etkinliklerden biri Siverek’teki  mezarı başında olacak. Bu vesileyle  Dr. Zeki Gülün, Evrensel gazetesindeki köşesinde yazdığı kısa makalesinde İsfendiyar’dan bir kaç paragraf almış.  Aşağıda makaleyi ve aynı makalede Dr. İsfendiyar Eyyuboğlu’nun ağzından Neco’yu anma toplantıları için yapılan çağrıyı sunuyoruz:

“ Bir hekimin tanıklığında işkence ve ölüm

Bugün sizi 25 yıl öncesine götürmek istiyorum. Nostaljik bir çağrı değil yaptığım. Farkındayım. Aklımdakiler geride kalan günlerin tatlı anıları değil. İç acıtıcı. Çağırdığım yer de sevimli değil, tam tersine ürkütücü. 5 nolu olarak nam salmış, Diyarbakır’daki E Tipi cezaevi’ne çağırıyorum. Eğer dinlerseniz, 1984 Ocak günlerini anlatacağım; 23 ve 24 Ocak’ta olanları…”

Bu sözler bana değil, Dr. İsfendiyar Eyyuboğlu’na ait. İsterseniz tanıklığını yine onun kaleminden okuyalım:

“O dönem ölen, ölümden kurtulan ama sakat kalan, dinlediğim, bildiğim, bilmediğim onlarca olay ve insan var. Her birini yaşayanları ve tanık olanları sayabilirim. Sayamadıklarımı da sayabilecekler çıkar mutlaka. Ben size sadece birini anlatacağım. İşkence sonucu olduğu için. Göz göre göre işlenmiş cinayet olduğu için. Aradan geçen kör ve sağır 25 yıla inat için. Her şey yanı başımda olup bittiği için. Hüznüm paylaşılsın istiyorum. Niyetim yeni üzüntüler yaratmak değil. Hiçbir şey olmamış gibi yapamam. Her şey kapalı kapılar, dört duvar ardında oldu diye hâlâ gizli kapaklı kalmasına dayanamam. Bu acıyı tek başıma taşıyamamam.
O gün işkence için cezaevi hamamına beraber sürüklendik. Askeri hastaneye de bir iki saat aralıklarla kaldırıldık. Yanı başımdaki yatakta öldü!

1984’ün 24 Ocak’ı idi. Günlerden salıydı. …Yanımda yatanları görünce bütün koğuşun veya başka koğuşlardan birçok kişinin buraya getirildiğini anlıyorum. Bunu anlamam felaketi tek başıma karşılamayacağımı gösterdiği için rahatlatıyor beni. Vücuduma göz gezdiriyorum. Üzerimdeki kabanımın sadece bilek ve ön kol kısımları kalmış, diğer kısımlar yok. Parçalanmış… Etraftan bangır bangır geçen, yıl boyunca saatlerce ve zorla okuttukları askeri marş sesleri geliyor. Ne olduğunu anlamıyorum. Canım sıkılıyor. Herhalde yeniden 4 ay öncesine; işkenceler ve askeri eğitimler, marşlar günlerine döneceğiz. Hem ne olduğunu anlayamıyorum, hem de eylülden ve sloganlardan sonra yeniden eğitimlere marş okuyan, yakaran, bağıran seslere tahammülüm yok…”

Yazının devamında ise Dr. İsfendiyar, kendisine de uygulanan işkenceyi bir hekim olarak cinayet anına tanıklıkla bugünlere taşıyor:

‘23 Ocak’ta ikimiz de hamamda benzer işkencelerden geçtik. Aynı akşam askeri hastanede tekrar yollarımız kesişti. Uyguladıkları işkence öylesine insanlık dışıydı ki, hayata tutunmaya o yiğit, delikanlı, güçlü bünye ve yürek dahi yetmedi. O gece saat 02.00 sularında, kaydı gitti ellerimizden…’

Ve sonrasında hepimize bir çağrısı var:

‘Acımızı, hüznümüzü paylaşmak, Neco’yu işkencecilere inat yaşatmak ve işkenceyi, işkencecileri gün ışığına çıkarabilmek, hukukun önünde hesap vermeleri talebimizi tekrar, bir kez daha dillendirmek için 24 Ocak 2009’da bir araya geleceğiz. Necmettin Büyükkaya’yı; o gün önce Siverek’te mezarı başında, sonra aynı gün Diyarbakır’da tanıklıklarımızı, yaşamını ve mücadelesini anlatarak anacağız. Bekliyoruz!..’” (Dr. Zeki Gül, Evrensel gazetesi)
(Devam edecek)

Ş

Yorumlar

  1. Neco yu 5 eylül direnişinde k.i.p.-d.d.k.d toplu davasının duruşmasında gördüm.Mahkemeye 65 sayfalık savunsanın okunmasını talep etti. ama mahkeme uzun olduğu için okumayacaklarını ,sonra okunmak üzere dosyasına koyacaklarını belirttiler. Neco bu durum karşısında mahkemeyi protesto edip çıkmak istediğini belirtek salondan çıktı.Ne yapabilirdik diye kendimce düşünürken yanımda ki arkadaşım-ki aynı koğuşta kalıyoduk- paşa uzun kek miraç neco yu yanlız bırakmayalım diyerek mahkemeden söz aldı.kendisininde bu durum karşısında mahkeme salonundan çıkmak istediğini belitti.arkasından ben ve diğer arkadaşlarda elimizi kaldırınca mahkeme başkanı anlaşıldı çıkabilirsiniz dedi.... bizlerde çıkıp mahkeme deki bekleme hücresine götürüldük.Bizleri gören neco nun gözleri ışıl-ışıl.biraz da takılarak-ya kekolar siz neden çıktınız- dedi....paşa da abe gönlümüz seni tek bırakmayı kaldırmadı....dedi.en-son gördüğümde de yine mahkeme sonucu ben ve 4 arkadaşımız tahliye olmuş cezaevine ödnerken aynı arabadaydık.....yanına gittim ve ona abe 1 isteğin varmı benden dedim...evet var dedi.ablanın-eşi cemile-yi katederek gör ve ona deki.2 kızım ıda bilim e halkına hizmet etmeleri için yetiştirsin.....ben burdan çıkmayabilirim.çocuklarım sizlere amanet tir dedi.....sarıldım öptüm-abi sen bize lazımsın, dediğini de yapacağım-dedim.sarılıp-öpüştük.....daha sonra ankara da terminalde 1 arkadaşla karşılaştığımda öğrendim ki NECO yuöldürmüşler.terminal sanki başıma yıkılırcasına başım döndü.......gözlerimdeki yaşları tutamadım....o KURDİSTAN dağlarının sınır tanımıyan cesur devrimcisi olarak hep bizim anılarımızda yaşıyacak....bu arada eşi cemil enin de neco nun tavsiye-vasiyeti- ni yerine getirmededki gösterdiği fedekarlığıda takdir eder saygı-sevgilerimi sunarım.....BAWé-MERWAN.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hevêrkan Aşiret Konfederasyonu – 4 / Nezîrê CIBO

Fransız İşgaline Karşı Kürt Direnişi ve Beyandur Olayı: Fransızlar Cezireye geldiklerinde Şamar Aşiret reisi Mişel Başo El Erba onları “memnuniyetle karşıladı”. Böylece Fransız desteğini alarak rakibi Tay aşireti ve Kürtlere karşı avantaj elde etti. Şamar liderinin kışkırtmasıyla Fransızlar, Kürtler üzerindeki baskılarını arttırdılar. Birçok Kürt aşiret reisini tutukladılar. Bunların birçoğunu Beyandur köyünde boğazlarına kadar toprağa gömdüler, sonra da aç köpekler saldırtarak hepsini öldürdüler. Suriye Komünist Partisi yayın organ Direseti İştiraki ’de 1985 yılında yayınlanan bir yazıda olayla ilgili şunlar yazılıyordu: “Fransızlar Beyandur köyünün tepesinde bir kışla kurmuşlardı ve Kürt ileri gelenlerini tutuklayıp onları canlı halde boğazlarına kadar toprağa diktiler. Osê isminde (Tilminar köyünden) birini öldürdükten sonra diğerlerini de bu şekilde toprağa dikip üzerlerine aç köpekler saldırtarak öldürttüler, diğer aşiret reisleri kaçtı, tutuklanan bazıları ise sürgün edild

Hevêrkan Aşiret Konfederasyonu ve II Haco Olayı - 1/ Nezirê CIBO

Hevêrkan Aşiret Konfederasyonu ve II Haco Olayı / Nezirê CIBO Nezîrê CIBO Kürt tarihi; istilacılara, yağmacı ve çapulculara karşı başkaldırılar tarihi olduğu kadar ihanetler ve iç çatışmalar tarihidir de. Kürt özgürlük hareketlerinde de bu ikili at başı gitmiştir. Başlayan her başkaldırı beraberinde ihanetin izlerini de taşımıştır. Büyük ozan Ahmedê Xanî’nin Mem û Zîn ‘indeki büyük aşk ile aşıkların peşini hiç bırakmayan o kötü adam Bekoewan gibi… Kuşkusuz  bu doğal bir diyalektiktir. Özgürlük-kölelik, aydınlık-karanlık, gerçekliğin iki yüzüdür. Biri olmadan öteki olmaz. Ancak onurlu ve insanca bir yaşam için aydınlığın karanlığa, özgürlüğün köleliğe baskın gelmesi de bir zorunluluktur. Kürt insanı bugüne kadar bütün uğraşlarına rağmen aydınlık yüzü görememiş ise, bunu engelleyen birçok nedenin başında bu iç çekişmeler, siyasi çatışmalar, aşiretler arası kavgalar, kan davaları ve ihanetler vardır. Tarihimizin bu dramatik olduğu kadar ders verici sayfaları ne yazık ki yeteri

Turabidin’den Baltık’a

Kürt Toplumunda Aşiretin Önemi